23 Ağustos 2011 Salı

6) Amatör Astronomide İlk Günlerim - III

Son birkaç günde amatör seviyede bir gözlemci olarak yeterince hızlı ilerlediğimi düşünüyordum. Hava kararır kararmaz teleskopumun başına geçtim. Gezegenler veya Ay ile ilgilenmeyecektim. Teleskopun ayarlarını tamamladıktan sonra bu gece gözlemlenebilir cisimlerin hangileri olduğuna hem teleskopun tur özelliğinden, hem Google Skymap'ten, hem de TheSkyX First Light Edition programından baktım. Gezindiğim hiçbir alanda bir şey göremiyordum. Oysa internette gördüğüm kadarıyla birçok insan bu teleskopu kullanarak çok güzel fotograflar çekebilmişti.


Sonunda Messier objelerinin yoğun olduğu bir bölgeye uzun süre bakmaya karar verdim. Geniş bir alanı tarayabilmek için 25mm'lik bir oküler kullandım. Hedeflediğim bölge tam olarak Messier 11'in bulunduğu yerdi. Birkaç dakika sonra gözüm manzaraya alışmış ve çok daha fazla yıldızı görebilir olmuştum. Tam bu sırada yukarıdan aşağıya hızla ışıklı bir cisim geçti! Bir yandan hayretler içerisinde objenin kadrajımdan dışarı çıkışını izliyordum, diğer yandan da bu fırsatı kayıt altına alamadığım için üzülüyordum. Obje görüş alanımı terk ettiğinde her fırsatta anlatacağım ama muhtemelen kimsenin inanmayacağı ilginç bir gözlem anım olmuş oldu. Geçen ışıklı cisim tahminimce bir uyduydu. Uluslararası Uzay İstasyonu (ISS) ve diğer çeşitli uyduların fotograflarını çekmeyi başaran birçok gözlemci vardı.


Dikkatimi toparladıktan sonra Messier 11'in bulunduğu bölgeyi incelemeye devam ettim. Yıldızların çok yoğun oldukları bir bölge dikkatimi çekti. Bir süre sonra gördüğüm şeyin Messier 11 olduğuna emin oldum. Onlarca yıldızın yoğun bir şekilde kümelendiği ve merkezinden dışarıya doğru bu yoğunluğun azaldığı olağanüstü bir manzaraydı. Dakikalarca baktım. Yıldızları tek tek saymaya çalıştım. Mercek değiştirip bakmaya devam ettim. Teleskopa bakmadığım sol gözümü de açık tuttarken onu avucumla kapattım. Bu sayede beyin alışık olduğu şekilde çalışıp daha çok detay görebiliyor. Her geçen dakika daha çok detayı seçebiliyordum.


Dijital merceği kullanarak bu muhteşem manzaranın bir resmini çekmek istedim. Dijital merceği güzelce yıldız köşegenine yerleştirdim. Bilgisayarımın ekranı simsiyahtı. Odaklama ayarları ile ne kadar uğraşırsam uğraşayım tek bir yıldız bile göremiyordum. Kamerayı yıldız köşegeninden çıkarttım ve etraftaki binaların ışıklarına tuttum. Kamera çalışıyordu. Gene cevabını bilmediğim bir problemle karşı karşıyaydım. Dikkatle bakıldığında kolayca görülen yıldızlar kamera ile görülemiyordu. Kamerayı düzeltici lens ve Barlow lenslerin çeşitli kombinasyonları ile denediysem de bir sonuç alamadım. Geceyi maalesef ne o tanımlayamadığım uzay cisminin ne de Messier 11'in resmini çekemeden tamamladım.


Sabah olduğunda ilk işim uzay istasyonlarının, uyduların ve diğer gözlemlenebilir objelerin konumlarını gösteren bir uygulama bulmak oldu; Satellite AR. Tıpkı Google Skymap gibi cep telefonunuzu istediğiniz yöne çeviriyor ve o doğrultuda bulunan objeleri görebiliyorsunuz.

Bir diğer yandan aklıma ISS ve diğer objeleri gözlemleyebilmek için uygulanabilecek bir fikir geldi: Eğer ISS veya herhangi bir uydu Ay'ın önünden geçiyor olsaydı onun görüntüsünü kaydetmek çok daha kolay olurdu!... Kısa bir araştırmadan sonra bu yöntemi birçok gözlemcinin zaten uyguladığını gördüm. Hatta ISS'in ne zaman, Dünya'da hangi konuma göre Ay'ın önünden geçeceğini hesaplayan siteler bile vardı. Önümüzdeki günlerde böyle bir çalışma yapmayı umuyorum.

22 Ağustos 2011 Pazartesi

5) Amatör Astronomide İlk Günlerim - II

Akşam yemeğini yedikten sonra yattım. Saat 03:00'te kalktım. Sıcak yatağımı bırakıp dışarıya çıkmak biraz zor oldu. Gene de buna değeceğini biliyordum. Hemen dışarı çıktım ve gökyüzüne baktım. Tertemiz gökyüzünü düzinelerce yıldız süslüyordu. Gözlem için çok uygun bir hava vardı. Sıkı giyindim. Dışarda geçen birkaç dakikanın sonunda gene soğuk içime işlemeye başlamıştı. Sanırım her defasında kendi kendime daha kalın giyinmem gerektiğini söyleyerek sonunda yaz ortasında atkı ve montla dışarı çıkacak hale gelecektim.


Yıldızların bu kadar net olması üç yıldız ayarını yapmamı epey kolaylaştırdı. Hem bu konuda yeterince tecrübem de vardı. Önce nişangahtan belirlediğim yıldızı hedef alıyordum, sonra 25mm oküler ile yıldızı ortalıyordum. Son olarak 8mm oküler kullanarak iyice hassas bir şekilde yıldızı ortalayıp konumunu kesin olarak belirlemiş oluyordum.


Konum ayarlama işlemlerini tamamladıktan hemen sonra Ay'ı gözlemlemeye başladım. Ay üzerinde ilgimi en çok çeken yer daha sonra adının Kepler krateri olduğunu öğrendiğim yer oldu. Burası bir yumurtanın yere düşüp patlamış ve etrafa saçılmış halini andırıyordu (5.1). Bu olağanüstü şekle bakarak hayallere dalmamak mümkün değildi.

5.1. Çektiğim Kepler krateri fotografı.

Bu şekillere doğru sistemi (ray system) deniliyor. Oluşumları yüzeyin altında bulunan püskürüğün bir cismin çarpması ile göbekten etrafa çizgisel bir şekilde saçılması olarak açıklanıyor. Bu saçılmış çizgilerin beyazlık derecesi (albedo), şekilleri ve etraftaki diğer kraterler ile olan ilişkileri incelenerek kraterin yaşı ve bölgenin jeolojik özellikleri üzerine bilgiler ediniliyor. Aslında bu noktada yumurta benzetmemin geçerliliğini merak ediyorum; acaba çarpan cismin içinden saçılan yumuşak katı bu şeklin oluşmasında daha baskın olmuş olabilir mi? Muhtemelen bunun doğru cevabı konunun uzmanları tarafından biliniyordur.


Mars'ın konumunu Google Skymap ile teyid ettikten sonra GoTo ile teleskopu Mars'a yönelttim. Bir yıldız gibi gözüken bu parlak cismin sırrı da teleskopun merceğinde kendini teslim ediyordu. Mars bu sonsuz siyah boşluğun içerisinde yüzen küçük, renkli ve parlak bir taş gibi duruyordu (5.2). Jüpiter kadar net gözükmese de orada diğer gökcisimlerinden farklı bir şey olduğunu herhangi bir kimse söyleyebilirdi.

5.2. Çektiğim ilk Mars fotografı.

Çektiğim Mars fotograflarının kalitesi oldukça düşüktü. Bunun sebebi Mars'ın Dünya'ya olan uzaklığının bugünlerde çok olmasıydı. Daha sonra önümüzdeki Mart ayında Mars'ın astrofotografi için çok daha uygun bir pozisyonda olacağını öğrendim.

20 Ağustos 2011 Cumartesi

4) Amatör Astronomide İlk Günlerim - I

Meteoroloji tahminlerine göre gökyüzünün kapalı olması bekleniyordu. Gece olduğunda şansıma hava açıktı. Teleskopu yeniden kurmak için yaklaşık bir saat kadar zaman geçirdim. Gökyüzünde rastgele üç yıldızın konumunu tanımlamak (three star alignment) ve böylece teleskopun takip etme (tracking) mekanizmasını kullanmak istiyordum. Bu işlem beni biraz uğraştırdı. Bu sırada pek hareket etmediğim için üşümeye başladım. Tecrübeli gözlemciler tarafından da sıkça tavsiye edildiği üzere gözlem sırasında normale göre daha sıkı giyinmek gerektiğini anlamış oldum. Üzerime bir hırka aldım.


Gece etrafta pek fazla ışık kaynağı olmadığı için sivri sinekleri ve böcekleri üzerinize çekiyorsunuz. Onlarla baş etmekse soğukla baş etmekten daha zor. Hırka sayesinde kollarımı pek rahatsız edemediler ama şort giydiğim için bacaklarıma hiç rahat vermediler. Maalesef bu probleme bir çözüm üretemedim ve saldırılarına gecenin sonuna kadar katlandım.


Ne yazık ki gece boyunca Satürn ve Mars görüş alanıma girmedi. Jüpiter ve Ay da daha ortalıkta gözükmüyordu. Anladım ki gözlem yapacağım tarihten önce o gün neleri görebileceğime dair daha önceden bir plan yapmam gerekiyordu! Mecburen keşfedebileceğim ilginç bir şey var mı diye teleskopun GoTo özelliğini kurcaladım. Hizalamayı doğru düzgün yapamadığım için uzak uzay cisimlerinin konumlarını belirlemekte zorlandım. Biraz rastgele yıldızlara baktım. Neyse ki gece yarısı olduğunda Ay ve Jüpiter beraber doğuda belirdiler.


Ayı gözlemlemek için odak uzaklığı 15.6mm olan Nipon marka dijital merceğimi kullandım. Teleskopun odak uzaklığı 1250mm olduğu için dijital mercekle beraber 80x büyütme elde ettiğimi hesapladım. İki adet Barlow lensi üst üste kullanarak 320x büyütmede birkaç fotograf çektim (4.1). Ayın daha pürüzlü olan bölgesi ilgimi çekti. Kraterlerin üzerinde oluşan gölgeleri görmek mümkündü. Galileo bu gölgelerin dünyadaki gibi yavaşça renginin açılmıyor olmasından Ay'ın pürüzsüz ve saydam olmadığına, hatta üzerinde ışık kırılmalarına ve dağılımına sebep olabilecek derin bir atmosfere de sahip olamayacağına kanaat getirmişti. Ay üzerine sonra daha detaylı bir araştırma yapmaya karar verdim.

4.1. Dijital mercek ile çektiğim ilk Ay fotografı.

Teleskopun bilgisayarından Jüpiter'i seçtiğimde teleskop otomatik olarak ona doğru yöneldi ve onu takip etmeye başladı. Kadrajımda Jüpiter sabit gözüküyordu. Daha çok büyütme elde etmek için mercek değiştirdiğimde Jüpiter'i aslında kadrajımda sabitleyemediğimi fark ettim. Neyse ki NexStar bu gibi durumlar için daha hassas bir takip ayarı yapılmasına izin veriyor. Teleskopu Jüpiter'e göre senkronize ettim. Artık Jüpiter'i kusursuz bir şekilde takip edebiliyordum.

Kısa bir süre Jüpiter'i odaklamakla uğraştıktan sonra üzerindeki sarı bulutları görebildim. Birkaç tane fotografını çektim (4.2). Sanırım tavsiye edilen büyütme miktarını aştığım için daha iyi görüntü almam mümkün olmadı. Gene de iyi bir fotograf makinası ile nasıl bir görüntü alabileceğimi merak ediyorum.

4.2. Dijital mercek ile çektiğim ilk Jüpiter fotografı.

 Jüpiter'in bilinen 64 tane uydusu var. Bunlardan dört tanesi Galileo Galilei tarafından 1610 yılında keşfedilmiş. Galileo'nun bu keşfi ile Dünya veya Güneş'in haricinde bir gökcisminin etrafında dönen gökcisimlerinin olduğu ve olabileceği anlaşılmış. Barlow lenslerinden birini çıkarttığımda onları da görebilmem mümkün oldu. Gene de dijital mercek kullanmadığımda çok net görebildiğim Jüpiter bu defa aşırı derecede parlıyordu (4.3). Sanırım uygun bir gezegen filtrem olsaydı daha iyi görüntü alabilirdim.

4.3. Jüpiter ve uyduları.

Saat 04:00 olduğunda artık iyice uykum gelmiş, sivri sineklerin taarruzları karşısında da sabrımı kaybetmiştim. Hatta bir ara hırkamı çıkardım ve bir süre rastgele havaya doğru hızlıca savurdum. O sırada beni gören birileri olduysa muhtemelen ne yaptığımı merak etmişlerdir.

19 Ağustos 2011 Cuma

3) Astrofotografiye Giriş ve Dijital Mercek

Güncelleme: 31.08.2021

Herkese merhaba,

Bu yazıyı tam 10 sene önce, 19.08.2011 tarihinde yazmıştım. Astronomi, astrofotografi, fotoğraf, teleskop gibi bu alanla ilgili teknik bilgi gerektiren konularda oldukça yetersiz olduğum zamanlardı. Hala da çok iddialı olmadığımı belirtmeliyim. Fakat yıllar içerisinde bu alanlarda edindiğim amatör tecrübe ile geriye dönüp baktığımda teleskop ve astronomi konularına adım atmak isteyecek benim gibi çaylakları kötü yönlendiriyor olabileceğini düşünüyorum. Bu nedenle bu uyarıyı yazımın başına eklemeye ihtiyaç duydum.

Bugün benden bir yakınım teleskop ile ilgili bir tavsiye isteyecek olsa ona tek bir soru sorarım. 

1. Bu hobiye vakit ve nakit ayıracak, astrofotografi, spektrografi, fotometri konularında çalışmalar yapacak mısın?

Eğer bu soruya cevabı  net bir "evet" olacaksa bu arkadaşıma takip mekanizması olan ekvatoryal bir kundak almasını, tüp olarak ise minimum 8" (200mm) Schmidt-Cassegrein alması gerektiğini söylerdim. Ayrıca fotoğraf makinesi veya CCD kamera ve daha sınırsız aksesuara para harcaması gerekeceğini belirtirdim. Eğer bu soruya cevabı "hayır" olacaksa bir dürbün veya motorlu olmayan bir kundak ile küçük bir aynalı teleskobun işini görebileceğini söylerdim. Yalnızca Samanyolu ve gökyüzü fotoğrafları çekmek isteyen biri ise belki de yalnızca fotoğraf makineleri ve lensleri ile ilgilenmek, doğa gezileri yapıp şehirlerden uzak bir yerlerde sık sık kamp yapmak istiyordur. O konuda ise hemen hemen hiç tecrübem yok.

Satın aldığım teleskop beni uzun bir süre idare etti. Fakat bugün geriye dönüp baktığımda doğru bir karar vermediğimi anlıyorum. Eğer en başta ekvatoryal kundağa sahip bir teleskop ile bu işe girişmiş olsaydım çok daha hızlı ilerleme kaydederdim. Üstelik kendimce daha faydalı çalışmalar da yapmış olurdum.

Yazıyı yayından kaldırmıyorum çünkü burası neticede benim günlüğüm.

Saygılarımla,
M.

18 Ağustos 2011 Perşembe

2) Nasıl bir Teleskop Almalıyım?

Güncelleme: 31.08.2021

Herkese merhaba,

Bu yazıyı tam 10 sene önce, 18.08.2011 tarihinde yazmıştım. Astronomi, astrofotografi, fotoğraf, teleskop gibi bu alanla ilgili teknik bilgi gerektiren konularda oldukça yetersiz olduğum zamanlardı. Hala da çok iddialı olmadığımı belirtmeliyim. Fakat yıllar içerisinde bu alanlarda edindiğim amatör tecrübe ile geriye dönüp baktığımda teleskop ve astronomi konularına adım atmak isteyecek benim gibi çaylakları kötü yönlendiriyor olabileceğini düşünüyorum. Bu nedenle bu uyarıyı yazımın başına eklemeye ihtiyaç duydum.

Bugün benden bir yakınım teleskop ile ilgili bir tavsiye isteyecek olsa ona tek bir soru sorarım. 

1. Bu hobiye vakit ve nakit ayıracak, astrofotografi, spektrografi, fotometri konularında çalışmalar yapacak mısın?

Eğer bu soruya cevabı  net bir "evet" olacaksa bu arkadaşıma takip mekanizması olan ekvatoryal bir kundak almasını, tüp olarak ise minimum 8" (200mm) Schmidt-Cassegrein alması gerektiğini söylerdim. Ayrıca fotoğraf makinesi veya CCD kamera ve daha sınırsız aksesuara para harcaması gerekeceğini belirtirdim. Eğer bu soruya cevabı "hayır" olacaksa bir dürbün veya motorlu olmayan bir kundak ile küçük bir aynalı teleskobun işini görebileceğini söylerdim. Yalnızca Samanyolu ve gökyüzü fotoğrafları çekmek isteyen biri ise belki de yalnızca fotoğraf makineleri ve lensleri ile ilgilenmek, doğa gezileri yapıp şehirlerden uzak bir yerlerde sık sık kamp yapmak istiyordur. O konuda ise hemen hemen hiç tecrübem yok.

Satın aldığım teleskop beni uzun bir süre idare etti. Fakat bugün geriye dönüp baktığımda doğru bir karar vermediğimi anlıyorum. Eğer en başta ekvatoryal kundağa sahip bir teleskop ile bu işe girişmiş olsaydım çok daha hızlı ilerleme kaydederdim. Üstelik kendimce daha faydalı çalışmalar da yapmış olurdum.

Yazıyı yayından kaldırmıyorum çünkü burası neticede benim günlüğüm.

Saygılarımla,
M.

12 Ağustos 2011 Cuma

1) Astronomi ve Astrofotografiye Merhaba

Birkaç sene önce babamın 49TL'ye aldığı ve evde öylece bir kutu içerisinde duran teleskopu geçenlerde hava güzelken kullanmaya karar verdim (1.1). Teleskopla beraber gelen merceklerin ne işe yaradıkları hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Biraz deneme-yanılma yoluyla teleskopun ayarlarını kurcaladıktan sonra iki yüz elli metre kadar ilerideki ağaçların net görüntülerini alabilmeyi başardım.

1.1. Teleskopla ilk denemelerim
 
Aldığım görüntünün resmini cep telefonumun objektifini teleskopun merceğine yaklaştırarak çektim. Bu fotografı çekebilmek çok da kolay olmadı (1.2). Cep telefonumun objektifini teleskoptan gelen ışığın odaklandığı noktada doğru bir oryantasyon ile sabit bir şekilde tutmam gerekti.

1.2. Teleskopla çektiğim ilk fotograf.
 
Kendimi bildim bileli gök cisimlerinden çok etkilenmişimdir. Özellikle Ay beni hep büyülemiştir. Boşlukta öylece asılı durması, ıssız ve parlak yüzeyi ile mükemmel bir kristal küreye benzemesi, sadece yarım yüz yıl önce üzerine ayak basılmış olması. Ay'ın evrenin merkezinde bulunmadığını biliyoruz, fakat insanlık tarihinin merkezinde bulunuyor olabileceğini düşünürüm.

Gece dolunay vardı ve gökyüzünde hiç bulut yoktu. Teleskopumu Ay'a çevirdim. Hiç beklemediğim bir şekilde çok iyi kalitede görüntü aldım. Kraterler, çukurlar, tepeler, yüzeydeki izler, gölgeler. Bu yaşıma kadar Ay'ın yüzeyine bir teleskopla bakmamıştım. Ayın yüzeyini filmlerde, dergilerde görmek ile kendi çabanla görmek arasında insanın duygularını harekete geçiren bir fark var.

1.3. Cep telefonumla çektiğim Ay fotografı.
Hemen fotografını çekmek istedim. Bu benim eserim, yeni buluşum demek için. Cep telefonumun objektifini merceğe yaklaştırdım. Epeyi uğraştıktan sonra görüntüyü odaklayabildim. Çektiğim fotograf fena değildi fakat bu şekilde rahat çalışılamıyordu (1.3). Hemen bu konuda araştırma yapmaya karar verdim. Böylece astrofotografi denilen bir uğraştan haberdar oldum. İnternet üzerinden okuduklarıma göre uzay cisimlerinin gözlemlenebilmesi, fotograflarının çekilebilmesi için çok daha detaylı bir çalışma gerekiyordu.

Bugün daha her şeyin başındayım. Uzak uzay cisimlerini gözlemleyebilmek için daha profesyonel bir teleskopa, bu gökcisimlerinin fotograflarını çekebilmek için de epeyi bilgiye ve aksesuvara ihtiyacım var.