Çok gezen mi yoksa çok okuyan mı bilir? Görünen o ki her ikisine de ihtiyacımız var. Astronomiye azıcık ilgi duymuş hemen herkes gezegenlerin isimlerini size bir çırpıda söyleyebilir. Fakat berrak havada yıldızları seyretmemiş bir kimse yıldız takımlarını, sıradan gök olaylarını ve bunların insanlık tarihi ile ilişkisini pek bilmez.
Tarih ile ilişkimizi kuvvetli tutmak ve toplumsal bağlarımızı güçlendirmek için şehirlerimizde anıtlara, heykellere ve yapı sanatlarına ihtiyaç duyarız. Beden ve ruh sağlığımızı koruyabilmek için ise parçası olduğumuz doğa ile ilişki kurma ihtiyacı duyarız. Ne yazık ki son yüzyılda tüm dünyada gerçekleşen plansız şehirleşme bu dengeyi korumamıza engel olmuştur. Işık kirliliği hem tarih ile hem de doğa ile ilişkimizi kısıtlamıştır. Kusursuz bir gökyüzü manzarasına ulaşabilmek için şehir dışına seyahat etmek zorundayızdır (31.1.).
31.1. Işık kirliliğinin etkisi.
Işık kirliliğine karşı uluslararası çalışmalar yapılmakta. Eğer bu konuya ilgi duyuyorsanız mutlaka elinizden bir şeyler gelebilir. Örneğin uluslar arası bir topluluk olan IDA (International Dark-Sky Association) ışık kirliliğine karşı insanları bilinçlendirmek için çalışmalar yapmaktadır. IDA'nın sayfasında ışık kirliliğinin nerede ne kadar yoğun olduğunu harita üzerinde bakarak görebilirsiniz (31.2.). Eğer bir önem sırası yapılırsa muhtemelen hava ve su kirliliği gibi konulardan çevresel gürültü kirliliği ve ışık kirliliği gibi konulara sıra bir türlü gelmez.
31.2. Marmara bölgesinin ışık kirliliği haritası.
Daha az enerji tüketimine sebep oldukları iddiası ile satılan mavi ışık kaynaklarının çirkin ve rahatsız edici manzarası altında sanki hayatlarımız dev bir fabrikanın içerisinde geçiyor. Bu tip ışıklar daha az enerji tükettikleri bahanesi ile daha yoğun kullanılarak gereğinden fazla aydınlatma kullanılıyor ve ışık kirliliği yaratılıyor. Işık kirliliği konusunda daha fazla sorumluluk almalıyız.