29 Nisan 2020 Çarşamba

48) Avusturya Viyana Ziyaretim

Viyana'ya bir ziyaret gerçekleştirdim. Elimde fotoğraf makinem ile gücüm yettiğince tüm sokakları gezdim. Karşıma çıkan tüm ilginç eserleri anlamaya ve anlamlandırmaya çalıştım. Aldığım notları ve çektiğim fotoğrafları değerlendirmeyi uzun zamandır düşünüyordum. Nihayet yeni okuduğum bazı makaleler ve kitaplar düşüncelerimi toparlamama yardımcı oldular. Bu yazımda özellikle Michaelerplatz üzerinden Hofburg Sarayı istikametinde Museumsplatz'a yürüdüğünüzde karşınıza çıkacak olan heykeller ve anlattıkları hikayeler ile ilgili bilgiler aktarmak istiyorum (48.1).

48.1. Hofburg Sarayı ve Viyana Efes Müzesi yürüyüş rotası.

Hofburg, Vienna şehrinin merkezinde yer alan ve 1279 yılından 1918 yılına kadar Avrupa'nın en güçlü liderlerine ev sahipliği yapmış olan, eski imparatorluk sarayını da içinde bulunduran bölgedir. Hofburg Sarayı günümüzde demokratik Avusturya Cumhuriyeti cumhurbaşkanı konutu olarak kullanılmaktadır. Birbirini çevreleyen iç içe dairesel caddelerden oluşan yerleşim planına sahip bu şehrin merkezindeki ilk çemberini oluşturan caddenin üstünde ünlü Alman edebiyatçı Johann Wolfgang van Goethe'nin bir heykeli yer almaktadır. Gelin Goethe'nin "üç bin yılın hesabını göremeyen karanlıkta yolunu bulamaz, günü gününe yaşar ancak" sözünü kendimize şiar edinip burada karşımıza çıkan diğer heykellerin anlamları üzerine bir araştırma yapalım.

48.2. Herkül'ün on iki mücadelesi.

Girişte sizi Herkül'ün on iki mücadelesinden dördünü anlatan heykeller karşılıyor (48.2). Buradakiler (1) Lerne çok başlı ejderini öldürme, (2) Stymhalos kuşlarını öldürmek, (3) Amazon Kraliçesi Hippolyte'nin sihirli kemerini almak ve son olarak da (4) cehennemin üç başlı köpeği Kerberos'u ölüler ülkesinden çıkarmak görevleridir. Herkül'ün diğer görevlerini betimleyen heykeller ise sarayın diğer girişlerinde yer alıyor. Peki Herkül'ün on iki tane görevi olması bir tesadüf mü yoksa astronomi ile bir ilişkisi var mı? Bu soruya doğrudan cevap vermek pek kolay değil. Herkül, hayattaki problemlerle yüzleşen, cesaretle acıların ve sıkıntıların üstesinden gelmek için görevlerini aksatmadan yerine getirmeye devam eden insanı temsil eder. On iki görev ise tamamlanan bir sene olabilir, dolayısıyla Herkül'ün çabası sürekli kendini tekrar eden bir döngü içerisindedir [1].

48.3. Hofburg Sarayı iç kapısı alegorik heykelleri.

Saray iç kapısına ilerlediğimizde ise başka bir grup heykel ile karşılaşıyoruz (48.3). Bu heykellerin altında Ivstitia et Clementia (adalet ve merhamet), Virtvte et Exemplo (fazilet ve örnek), Viribvs Vnitis (kuvvetlerimizin birliğiyle) ve Constantia et Fortitvdine (azim ve cesaret) yazmakta. Bu heykeller Roma liderlerinde  bulunduğu iddia edilen ve tüm Romalılarda olması gereken Roma erdemlerini (Roman virtues) simgelerler [2]. Ayrıca bunların her biri Kutsal Roma imparator ve imparatoriçeleri ile özdeşleştirilmiş deyişlerdir (motto). Maria Theresia (1717-1780) için "adalet ve merhamet", Joseph II (1741-1790) için "fazilet ve örnek", Franz Joseph I (1830-1916) için "kuvvetlerimizin birliğiyle" ve son olarak Charles VI (1685-1740) için "azim ve cesaret" heykelleri dikilmiştir. Antik Roma mitolojisi, Kutsal Roma İmparatorluğu için önemli bir geçmişle özdeşleştirme ve propaganda aracıydı [3]. Günümüzde ise bu erdemlerin tüm insanlarda olmasını umabiliriz.


48.4. Kutsal Roma İmparatoru Franz II heykeli.

Saray iç kapısından In der Burg meydanına ilerlediğinizde ise son Kutsal Roma İmparatoru ve ilk Avusturya İmparatoru unvanlarını taşıyan Franz II (1768-1835) heykeli ile karşılaşıyorsunuz (48.4). Milanolu heykeltıraş Pompeo Marchesi tarafından yapılan heykel 1846 yılında buraya dikilmiş. Heykelin altında "sevgimi halkıma veriyorum" anlamına gelen "Amorem Mevm Popvlis Meis" yazmaktadır. Bu deyiş ise imparatorun vasiyetinden bir alıntıdır. İmparator oldukça çalkantılı ve çokça mağlubiyet alınan bir dönemde hüküm sürdüğü için ne yazık ki hiçbir zaman şanlı bir biçimde anılmamış [3].

48.5. Çıkışta sütunlar üzerinde biraz tanıdık bir vecize.

In der Burg'dan Heldenplatz'ın geniş alanına çıktığınızda ise son olarak saray çıkış kapısı üzerinde "Ivstitia. Regnorvm. Fvndamentvm." yazısı ile karşılaşırsınız (48.5). Bu deyişin tam karşılığı "adalet krallıkların temelidir" fakat bunu hepimizin aşina olduğu "adalet mülkün temelidir" olarak günümüze uyarlamak sanırım kabul edilebilir. Cumhurbaşkanlığı konutu olarak kullanılan ve şehrin en işlek yerinde bulunan bu yapıda giriş ve çıkışlarda yer alan sanat eserlerinin ihtişamı ve bu sanat eserlerinin liderlere ve halka verdiği tarihi ve felsefi derinliği olan mesajlar bana oldukça etkileyici geldi. Viyana'da kısacık bir yürüyüş ile toparladığım bilgileri yazıya dökmeye çalıştım.

KAYNAKÇA

[1] Bailey, A.A., The Labours of Hercules: An Astrological Interpretation, Lucis Publishing Comp., USA, 2000.

[2] Wallace-Hadrill, A., "The Emperor and His Virtues", Historia: Zeitschrif für Alte Geschichte, Bd. 30, H. 3, pp. 298-323, 1981. 

[3] Telesko, W., Kurdiovsky, r., Sachsenhofer, D., "The Vienna Hofburg between 1835 and 1918 - A Residence in the Conflicting Fields of Art, Politics, and Representation", Austrian History Yearbook, Vol. 44, pp. 37-61, 2013.

28 Nisan 2020 Salı

47) İngiltere Greenwich Kraliyet Gözlemevi Ziyaretim

İngiltere, Londra'ya gerçekleştirdiğim bir iş seyahatimde kendime biraz zaman ayırarak bir başka gökbilim gezisi tertipledim. Bu defa zamanın merkezine, Greenwich Kraliyet Gözlemevi'ne gittim. Bu gözlemevi, astronomi ve seyrüsefer (navigation) tarihinde önemli bir rol oynadığı için başlangıç meridyeni konumu olarak kabul görmüş ve Greenwich Ortalama Saati (GMT) kavramına ismini vermiştir.

Denizlere hakimiyet 17. yüzyılda iyice önem kazanmıştır. Kıtalar arası keşiflerin ve denizaşırı topraklarda sömürgeciliğin hız kazandığı bu devirde denizcilerin yönlerini hassas bir biçimde tayin edebilmeleri ve şehirler arasındaki zaman farkını hesaplamaları gerekiyordu. Bu amaçla da başta Güneş'in, Ay'ın ve gezegenlerin konumlarına bakarak yeryüzündeki konumlarını ve gidecekleri yönü tayin edebilmeli, bulundukları ve ulaşacakları konumlardaki zamanı hesaplayabiliyor olmalıydılar.

Greenwich Kraliyet Gözlemevi'nin yapımına bu ihtiyaçları karşılayacak güvenilir bir gökyüzü atlasının oluşturulması amacıyla 1675 yılında İngiltere Kralı II. Charles'ın emriyle başlanmıştır. Kral II. Charles, aynı zamanda Kraliçe'ye astronomiyle ilgili konularda tavsiyeler ve bilgi vermesi için bir Kraliyet Astronomu'nun görevlendirilmesini emretmiştir. Bu göreve getirilen ilk astronom John Flamsteed olmuştur. Bu sebeple burada konaklayan ilk sakinine atıfla burası "Flamsteed'in Evi" (Flamsteed House) olarak anılmaya başlamıştır. Sonraki yüzyıllarda burada yapılan bilimsel çalışmalar başka yerlerde sürdürülmek üzere taşınmıştır. Günümüzdeyse burası bir müzeye dönüştürülmüştür. Fakat Kraliyet Astronomu bugün hala varlığını sürdüren saygın bir unvandır [1].

Bilim tarihi açısından oldukça önemli yıllarda tüm bu gelişmelerin yaşanmış olması tesadüf değildir. Klasik mekaniğe, dolayısı ile modern bilimsel yaklaşıma temel oluşturan Isaac Newton'ın "Doğa Felsefesinin Matematiksel İlkeleri" kısacası "Principia" kitabı 1687 yılında yayınlanmıştır. Isaac Newton, elinde astronomik veri olmadığı için eseri Principia'nın ilk baskısında Ay'ın hareketiyle ilgili tam bir teori sunamamıştı. Flamsteed'in görevde olduğu yıllarda gözlem verileri Newton'ın bu eksiğini tamamlayabilecek nitelikteydi. Bu sebeple, Newton 1694 yılında Kraliyet Gözlemevi'ni ziyaret etti ve Flamsteed'den bu verileri yalnızca kişisel olarak kullanacağı sözünü vererek aldı. Fakat Newton, Ay teorisini "The famous Mr Isaac Newton's Theory of the Moon" adıyla bir kitapçık olarak Halley'e yayınlattı. Newton bir süre sonra Kraliyet Topluluğu (Royal Society) başkanı olarak Kraliyet Gözlemevi'nin kontrolünü de ele geçirdi. Ayrıca Flamsteed'in yıldız kataloğunu da Flamsteed'in bilgisi olmadan gene Halley'e yayınlattı. Tüm bu çalışmaları Flamsteed kendi birikimiyle satın aldığı enstrümanlarla yapmıştı. Yaşadığı bu olaylar sebebiyle Flamsteed hem emeğinin hem de kendisine ait eşyaların çalındığı hissi ile çok mutsuz olmuş ve duygularını arkadaşı Abraham Sharp'ya yazdığı bir mektupla yazıya dökmüştür [2].

47.1. Herschel'in teleskobunun kalıntısı ve Greenwich'ten Londra manzarası.

Hala tarihi oldukça canlı tutan bir yer Greenwich gözlemevi. Burada her baktığınız köşede bir hikaye gizli. Bir başka tarihi ize gözlemevinin bahçesinde rastladım. Bu Herschel'in 12m boyundaki meşhur teleskobunun bir parçasıydı (47.1). Yedi Yıl Savaşları'nda Fransızlara karşı bir cephede yenilgiye uğramış olan Cumberland Dükü'nün bölüğünde savaşmış bir gazi olan Friedrich Wilhelm Herschel (1738-1822) askerliğin kendisine uygun olmadığına karar verip kardeşi ile birlikte İngiltere'ye göçtü. İki kardeş ayrıca yetenekli müzisyenlerdi ve geçimlerini bu şekilde sağlıyorlardı. Hatta Herschel bu dönemde yedi senfoni besteledi. Konserler vermek için şehirler arası at arabası yolcukları sırasında Wilhelm Herschel sürekli kitap okuyordu. Özellikle Dr. Smith'in Harmonicks kitabını okuduktan sonra kendi ifadesiyle cehaletinin farkına varmıştı. Artık okuduğu kitaplarda daldan dala konuyor, matematikten bir başkasına tüm alanlarda güncel çalışmaları takip ediyor, kendisini geliştirmek için elinden geleni yapıyordu [3].  

47.2. Herschel'in 12 metrelik teleskobu [4].

Bu seyahatleri sırasında defterine aldığı notlardan 1766 yılı 19 Şubat tarihinde Venüs'ü, 24 Şubat tarihinde Ay tutulmasını bir yerlerde gözlemleme fırsatı bulduğu anlaşılmıştır. Bu sayede astronomiye ilgisi artan Herschel 1773 yılında teleskoplar için ayna ve mercek yapmayı öğrenir. İlk defa kendi kendine 1.65m uzunluğunda bir teleskobu da bu tarihlerde üretir. Zamanla teleskobun çalışma ve imalat prensiplerine dair kendini o kadar geliştirir ki dönemin en iyi teleskoplarını üretmeye başlar. Yaşadığı yer olan Bath'ta dikkatleri üzerine çeker ve önce felsefe topluluğuna dahil edilir. Ardından onu tanıyanlar Kraliyet Topluluğu ile ilişki kurmasına yardımcı olurlar. Nihayet bu adam Kral George III'ün dikkatini çeker ve artık müzisyenlikle geçinmek zorunda kalmaması için kralın özel astronomu olarak maaşa bağlanır. Kral ayrıca kendisine 3m uzunluğunda bir teleskop yapması için Herschel'i görevlendirir [3].

Kralın özel astronomu olarak birçok başarılı çalışmaya imza atan Herschel bu dönemde 12 metre boyundaki devasa teleskobunu yapma imkanı bulur (47.2). Bu teleskobun üretiminde ve sonrasında bu teleskopla yaptığı gözlemlerde asistanı olarak kız kardeşi Caroline Herschel'i yanına alır. Kraldan da ayrıca kız kardeşine asistanı olarak bir maaş bağlanmasını talep eder. Kral Herschel'in bu isteğini olumlu karşılar ve bir bilim insanı olarak maaş alan ilk kadın unvanı da böylece kız kardeşi Caroline Herschel'e ait olur. Ayrıca Caroline Herschel kendi başına yaptığı gözlemlerle yıldız kataloğu çalışmasının haricinde birkaç kuyruklu yıldız keşfeder. Bu kuyruklu yıldızlardan periyodik olan bir tanesine onun adı verilmiştir [3].

47.3. Greenwich'teki Yunus güneş saati.

Ardından gözlemevinin bahçesinde ağızlarında bir plakayı tutan iki yunusun heykeli dikkatimi çekti. Yunus kadranı (dolphin dial) diye adlandırılan bu heykel aslında bir güneş saati (47.3). İki sevimli yunusun ağızlarıyla ortaklaşa taşıdıkları plakanın üzerine yunusların kuyruklarının gölgesi düşüyor ve iki kuyruk arasında kalan plaka üzerinde yer alan çizgi günün hangi saatinde olduğunuzu size söylüyor. Hem buranın sıfır meridyeni olarak kabul edilmesi hem de geçmişini ve kuruluşunu denizcilik tarihine borçlu olması açısından oldukça anlamlı bir obje.

47.4. Başlangıç meridyeni üzerinde hatıra fotoğrafı çekme sırası.

Elbette sıfır meridyeni üzerinde hatıra fotoğrafı çektirmek isteyenler için ayrıca bir heykel bulunuyor. Fakat burası gözlemevinin en popüler noktası olabilir. Bu sebeple oldukça uzun bir sıra vardı ve burada sırayı tertipleyen hiçbir kural bulunmuyor (47.4). Haliyle uzun uzadıya fotoğraf çeken insanları benim gibi beklemek istemezseniz ve heykelin önünde fotoğraf çektirmemek sizin için sorun değilse fotoğraf çekilen insanları hizanıza alıp o çizgi üzerinde herhangi bir yerde de fotoğraf çekilebilirsiniz.

47.5. Osmanlı'dan kalma Düzenekli Çelenk isimli bir takı.

Son olarak, burada sergilenen "Düzenekli Çelenk" isimli bir takı dikkatimi çekti (47.5). Fakat ne yazık ki bu takı hakkında orada yer alan tek açıklama Osmanlı İmparatorluğu tarafından gözlemevine hediye edildiğiydi. Hangi dönemde, kim tarafından hediye edildiği ve nasıl bir düzeneğe sahip olduğu hakkında ne yazık ki bir bilgi verilmiyordu. Bu konu hakkında bir bilginiz varsa ve yorum olarak yazarsanız sevinirim.

KAYNAKÇA

[1] Forbes, E.G., "The Origins of the Royal Observatory at Greenwich", Vistas in Astronomy, Vol. 20, pp. 39-50, 1976.

[2] Whewell, W., Newton and Flamsteed: Remarks on an Article in Number CIX, of the Quarterly Review; To Which Are Added Two Letters, Occasioned by a Note in Number CX of the Review, Forgotton Books, 2018.

[3] Jones, R.V., "Through Music to the Stars. William Herschel, 1738-1822", Notes and Records of the Royal Society of London, Vol. 33, No. 1, pp. 37-56, 1978.

[4] Herschel, W., "Description of a Forty-Feet Reflecting Telescope", Philosophical Transactions of the Royal Society of London, Vol. 85, pp. 347-409, 1795.



27 Nisan 2020 Pazartesi

46) Hollanda Maastricht ve Amsterdam Artis Planetaryum Ziyaretim

İşim gereği Hollanda'ya gittim. Önce ülkenin güneyine, bir çalışmaya katılmak üzere Maastricht şehrine, orada işim bitince de Amsterdam'a geçtim. Maastricht oldukça sakin bir şehir. Fakat bu sakinlik sizi yanıltmasın, sokaklarda dünyanın dört bir yanından buraya öğrenime gelen üniversite öğrencilerini görebilirsiniz. Burada katıldığım toplantıda daha önce aynı şirkette iki sene birlikte çalışma imkanı bulduğum çok sevdiğim bir arkadaşım ile hala aynı sektörde bulunduğumuz için karşılaşmış olduk. Böylece şehri birlikte gezme şansımız oldu.

46.1. Maastricht'te dolunay.

Şehir merkezine gitmek istediğimizde sokakta adres sorduğumuz kişiler Türkiye'den Almanya'ya göç etmiş ve o gün için orada bulunan hemşehrimiz bir çift çıktı. Şehir meydanında bu çiftle birlikte birkaç bira içip memleket sohbeti yaptıktan sonra öğrendik ki buralarda ülkemizden ekonomik veya sosyal sebeplerle mecburen göç etmiş çok insan yaşıyordu. Yemekten sonra vedalaştık ve yollarımız ayrıldı. Fakat biz kısıtlı zamanımızda şehrin tarihi yerlerini biraz daha keşfetmek üzere Maas nehrine doğru ilerledik. Doğrusu Maastricht pek de ilginç bir tarihi olmayan ve bu anlamda biraz sıkıcı bir şehir. Yukarıdaki dolunay fotoğrafını (46.1) Wilhelminabrug köprüsü üzerinde çektim.

46.2. Amsterdam Artis planetaryumu.

Maastricht'teki işim bitince iki buçuk saatlik bir tren yolculuğu ile Amsterdam'a geçtim. Böylece Hollanda'yı bir uçtan bir uca geçmiş oluyordum. Trenin penceresinden dışarıyı seyrederken Hollanda'nın yalnızca Konya kadar yüz ölçümüne sahip olduğunu, hatta Trakya'nın da Hollanda'nın yarısı kadar bir yüz ölçümüne sahip olduğunu fark ettiğimi hatırlıyorum. Bu düşüncelerle dışarıya baktıkça biraz kusur arıyor, biraz da gördüğüm nizam ve intizam karşısında hayranlık duyuyordum. Hayvanların dolaştığı çiftlikler düzenli ve pak, dünyanın dört bir yanından gelen insanların yaşadığı sokaklar tertemiz ve bakımlı, insanların üstü başı düzgün, herkes güler yüzlü ve saygılı. Tüm bunları gözlemleyip kendi kendime hüzünle öfke arasında bir duyguya kapılmıştım. Genelde size görünmez olan bir çeşit adaletsizliğin farkına varıyorsunuz bu tip anlarda. İçinde bulunduğumuz durum kötü kokuya insanın burnunun alışması gibi sanırım.

Amsterdam'da bir planetaryum ziyareti planladım (46.2). Planetaryumlar, gece gökyüzünün neye benzediğini görmek için gidebileceğiniz sinema salonlarıdır. Bu salonların farkı, kubbe şeklinde bir tavana sahip olmaları ve sinema koltuklarının ise dairesel düzende yerleştirilmiş olmalarıdır. Seyirciler burada kubbe şeklindeki tavana yansıtılan filmi seyrederler. Planetaryumlarda oynatılan filmler sayesinde gökyüzündeki yıldızlar, gök cisimleri, atmosferik olaylar ve daha birçok astronomi ile ilgili kağıt üzerinde anlaşılması zor konu hakkında kolayca bilgi sahibi olabilirsiniz.

46.3. Planetaryum içerisinde sergilenen kozmonot kostümü.

Bu planetaryuma girebilmek için önce hayvanat bahçesine bilet almalısınız. İçeri girdikten hemen sonra sol tarafınızda bir kafeterya bulunuyor. Planetaryumun girişi de bu kompleksin içerisinde, kafeteryanın hemen yanında yer alıyor. Buraya uğradığımda vizyonda bulunan birkaç film vardı. Fakat görevli beni uyardı ve çok kötü bir zamanda geldiğimi çünkü filmin çoktan başladığını söyledi. Ben de oraya kadar gitmişken film izlemeden çıkmak niyetinde değildim. Bir sonraki seansa biletimi aldım ve kafeteryada oturup filmin başlamasını bekledim. Bu sırada planetaryuma girip çıkan insanları gözlemliyordum. Gelenler ya küçük çocuğu olan genç çiftler ya da okul gezisiyle gelen ilköğretim öğrencileri ve öğretmenleriydi. Anladım ki oraya insanlar çocukları astronomi hakkında genel kültür sahibi olsunlar diye getiriyorlardı. Film saatini beklerken de orada bulunan gezegen modellerini, bilim tarihinde yer almış insanların portrelerini, astronomi ile ilgili sergilenen eşyaları çocuklara gösterip anlatıyorlardı (46.3). Bekleme sırasında kendimi iyice ortamdan kopuk hissetmeye başlamıştım. Orada üstümde kalın siyah pardösüm, kirli sakallarım, birbirine karışmış saçlarım, sırt çantam ve bol kesim kıyafetlerim ile kaba saba duran biri olarak kendimi kötü hissetmekle meşguldüm. Artık bir an önce oradaki işimi bitirip gitmek istiyordum. Nihayet film başladı ve burada paylaşmak üzere gördüklerimi hafızama kaydetmeye odaklandım. 

Film Büyük Patlama'dan başlayarak günümüze kadar evrenin oluşumunu, Güneş Sisteminde yer alan gezegenleri, gökyüzünde bulunan yıldız takımlarını, gök cisimlerini ve insanlığın uzaya gönderdiği çeşitli araçları ve uyduları anlattı. Çocuğunuz varsa veya sizi rol modeli olarak gören bir küçüğünüz, onu bir planetaryuma götürebilirsiniz. Eğer oynayan film de iyiyse astronomi temel konularını anlaması için son derece faydalı olacaktır.