Berlin'e arkadaşlarımla tatil amacıyla gittik. Berlin, tarihsel ve kültürel olarak çok zengin bir şehir. Gidip görebileceğiniz çok yer var. Astronomi ise Almanya tarihinde ayrıcalıklı bir yere sahip. Dünyada ilk defa astronomi üzerine bir bilim dergisi Heinrich Christian Schumacher (1780-1850) tarafından "Astronomische Nachrichten" adıyla Almanya'da çıkarılmış [1]. Albert Einstein, Max Planck, Werner Heisenberg ve nice bilim tarihine damga vurmuş bilim insanı Alman vatandaşı. Dünyanın en büyük mercekli teleskobu da bizim ziyaret ettiğimiz Archenhold Gözlemevi'nde bulunuyor.
Gözlemevi, şehir merkezinden biraz uzakta da olsa toplu taşıma ile ulaşılabilir. Gerçi biz bir yere kadar otobüsle gittikten sonra geri kalan yolu yürüyerek tamamlarız diye planlamıştık. Arkadaşlarım yol üstünde bir modern sanat galerisini bulmak istedikleri için böyle bir maceraya girmiştik ama sonunda yolumuzu kaybederek Berlin'de yaşayanların bile unuttukları bir semtte bulmuştuk kendimizi. Uğramayı planladığımız modern sanat galerisini de bulamayınca yolculuğumuzu taksiyle tamamladık.
Gözlemevi, şehir merkezinden biraz uzakta da olsa toplu taşıma ile ulaşılabilir. Gerçi biz bir yere kadar otobüsle gittikten sonra geri kalan yolu yürüyerek tamamlarız diye planlamıştık. Arkadaşlarım yol üstünde bir modern sanat galerisini bulmak istedikleri için böyle bir maceraya girmiştik ama sonunda yolumuzu kaybederek Berlin'de yaşayanların bile unuttukları bir semtte bulmuştuk kendimizi. Uğramayı planladığımız modern sanat galerisini de bulamayınca yolculuğumuzu taksiyle tamamladık.
49.1. Archenhold Gözlemevi ön bahçesi.
Archenhold Gözlemevi önündeki yeşil alanı, cephe mimarisi ve binanın üzerinden yükselen devasa teleskobu ile hemen sizi etkisi altına alıyor (49.1). Berlin'in dışında bulunan Grunewald Gözlemevi'nin gökbilimcisi ve yöneticisi olarak görev yapan Friedrich Simon Archenhold (1861-1939), 1893'te büyük bir teleskop inşa etmek için bir kampanya başlattı. Üç yıl sonra bu hayalini gerçekleştirdi. Odak uzaklığı 21m olan dünyanın en uzun mercekli teleskobu (refracting telescope) Archenhold'un çabaları sonucunda özel bağışlarla finanse edilmişti. O günlerde adı Treptow olan gözlemevi tamamen ahşap bir binaydı. Mevcut bina ise 1908-1909 yıllarında inşa edildi ve Archenhold 1896'dan 1931'e kadar buranın direktörü olarak görev yaptı [2]. Gözlemevinin çatı katına çıkarak 1896 yılında yapılmış olan bu ihtişamlı teleskobu yakından inceleyebilirsiniz (49.2).
Teleskop teknolojisi yeterli seviyeye ulaşmadan önce gök cisimlerinin konumları ve hareketleri meridyen çemberi (meridian circle) denilen bir aletle belirlenirdi. Gök cisimlerinin konumlarının hassasiyetle belirlenmesi öncelikle topografik haritalar çıkarmak ve seyrüsefer hesapları yapmak üzere gerekiyordu. Sürekli birbirleri ile savaş halinde olan Avrupa devletleri orduları için doğru topografik haritalara sahip olmak savaş alanlarında üstünlük sağlayabilmek için kritik önem taşıyordu. Seyrüsefer hesapları ise gelişen sanayiye denizyolu, karayolu ve demiryolu seyahat sürelerinin hesaplanması ve en kazançlı rotaların belirlenmesi için gerekiyordu. Gözlemevleri, 19. yüzyıl Avrupa'sında öncelikle bu hizmetleri vermek üzere çalışmalar yapıyorlardı [3].
Heinrich Christian Schumacher, Altona Gözlemevi'nin kurucusuydu ve iyi de bir gökbilimciydi. Çalışmaları Danimarka kralı Charles VII tarafından destekleniyordu. Bu çalışma için dönemin önde gelen ölçüm aleti üreticisi Georg Friedrich von Reichenbach'tan bir meridyen çemberi yapmasını istedi [4]. Reichenbach, Altona Gözlemevi için ilk defa doğu-batı yönlerinde sabitlenmek zorunda olmayan bir meridyen çemberi tasarladı.
Altona ve Kiel şehirleri arasında faaliyet gösteren trenlerin tahmin edilen seyahat sürelerinde her defasında bir dakikalık sapma olmasından dolayı bu iki şehir arasında bir saat farkı olduğu anlaşıldı. Bu problem Heinrich Christian Schumacher tarafından iki şehir arasında yapay bir saat dilimi oluşturularak çözüldü. Bu uygulama ile artık trenlerin varış zamanlarını yirmi saniye sapmayla hesaplamak mümkündü. Fakat daha uzak mesafelere daha hızlı tren seferlerinin başlamasıyla aynı problem farklı şehirler arasında da geçerli olmaya başladı ve bu iş içinden çıkılmaz bir hal aldı. Bu durum uluslararası bir krize dönüştüğü için 1884 yılında Uluslararası Meridyen Konferansı (International Meridian Conference) toplandı [5].
Altona'da sanayileşmeyle artan gemi ve tren trafiği kaynaklı titreşimler burada yapılan ölçümlerin hassasiyetini olumsuz etkilemeye başlamış. Hava kirliliği de gözlem yapılmasına engel olmaya başlayınca bu gözlemevi kullanım dışı kalmış. Fotoğraftaki meridyen çemberi (49.3) Altona'dan alınarak Archenhold'a getirilmiş. Bugün tüm dünyanın kullandığı saat dilimlerinin işte bu enstrümanın başının altından çıktığını tahmin eder miydiniz?
49.2. Dünyadaki en büyük mercekli teleskop.
Teleskop teknolojisi yeterli seviyeye ulaşmadan önce gök cisimlerinin konumları ve hareketleri meridyen çemberi (meridian circle) denilen bir aletle belirlenirdi. Gök cisimlerinin konumlarının hassasiyetle belirlenmesi öncelikle topografik haritalar çıkarmak ve seyrüsefer hesapları yapmak üzere gerekiyordu. Sürekli birbirleri ile savaş halinde olan Avrupa devletleri orduları için doğru topografik haritalara sahip olmak savaş alanlarında üstünlük sağlayabilmek için kritik önem taşıyordu. Seyrüsefer hesapları ise gelişen sanayiye denizyolu, karayolu ve demiryolu seyahat sürelerinin hesaplanması ve en kazançlı rotaların belirlenmesi için gerekiyordu. Gözlemevleri, 19. yüzyıl Avrupa'sında öncelikle bu hizmetleri vermek üzere çalışmalar yapıyorlardı [3].
Heinrich Christian Schumacher, Altona Gözlemevi'nin kurucusuydu ve iyi de bir gökbilimciydi. Çalışmaları Danimarka kralı Charles VII tarafından destekleniyordu. Bu çalışma için dönemin önde gelen ölçüm aleti üreticisi Georg Friedrich von Reichenbach'tan bir meridyen çemberi yapmasını istedi [4]. Reichenbach, Altona Gözlemevi için ilk defa doğu-batı yönlerinde sabitlenmek zorunda olmayan bir meridyen çemberi tasarladı.
49.3. Archenhold Gözlemevi'nde sergilenen meridyen çemberi.
Altona ve Kiel şehirleri arasında faaliyet gösteren trenlerin tahmin edilen seyahat sürelerinde her defasında bir dakikalık sapma olmasından dolayı bu iki şehir arasında bir saat farkı olduğu anlaşıldı. Bu problem Heinrich Christian Schumacher tarafından iki şehir arasında yapay bir saat dilimi oluşturularak çözüldü. Bu uygulama ile artık trenlerin varış zamanlarını yirmi saniye sapmayla hesaplamak mümkündü. Fakat daha uzak mesafelere daha hızlı tren seferlerinin başlamasıyla aynı problem farklı şehirler arasında da geçerli olmaya başladı ve bu iş içinden çıkılmaz bir hal aldı. Bu durum uluslararası bir krize dönüştüğü için 1884 yılında Uluslararası Meridyen Konferansı (International Meridian Conference) toplandı [5].
Altona'da sanayileşmeyle artan gemi ve tren trafiği kaynaklı titreşimler burada yapılan ölçümlerin hassasiyetini olumsuz etkilemeye başlamış. Hava kirliliği de gözlem yapılmasına engel olmaya başlayınca bu gözlemevi kullanım dışı kalmış. Fotoğraftaki meridyen çemberi (49.3) Altona'dan alınarak Archenhold'a getirilmiş. Bugün tüm dünyanın kullandığı saat dilimlerinin işte bu enstrümanın başının altından çıktığını tahmin eder miydiniz?
49.4. Gözlemevinde sergilenen dev demir göktaşı.
Archenhold Gözlemevi günümüzde bir müze işlevi görüyor. İçeride birçok tarihi astronomi ölçüm ekipmanı sergileniyor, çocuklara yönelik astronomiyi tanıtan basit mekanizmalar ve görseller yer alıyor. Fakat bizi en çok heyecanlandıran obje bir salonun ortasında öylece duran dev bir gök taşı oldu (49.4). Bu gök taşı 167m derinliğe ve 1186m çapa sahip bir kraterden çıkarılmış. Dünya'ya 50,000 yıl önce çarpan 30m çapında ve 150,000 ton kütleye sahip bir gök taşına ait olduğu düşünülüyor. Bu bilgiler Berlin Doğa Tarihi Müzesi (Berlin Museum für Naturkunde) tarafından yapılan araştırmalarla doğrulanmış.
Müzeden çıkmak üzereydik ki üzerinde bir açıklama plakası bulunan kapı dikkatimizi çekti. Burası Albert Einstein'ın genel göreliliği anlattığı ilk salonlardan biriydi (49.5). Ne yazık ki bizim gezdiğimiz sırada burası ziyaretçi kabul etmiyordu. Salonun fotoğraflarını çekmemize de izin verilmedi. Ancak kapıyı aralayıp içeriye bakabildik. Ders anlatacak veya sunum yapacak kişi için sahnede dinleyicilerden biraz daha yüksek bir platform bulunuyordu. Muhtemelen enerjinin korunumu prensibi anlatımı için sahnede tavandan sarkan bir top bulunuyordu. Sahnede bugünlerde daha az rastladığımız tebeşirle yazı yazılan bir kara tahta vardı.
Müzeden çıkmak üzereydik ki üzerinde bir açıklama plakası bulunan kapı dikkatimizi çekti. Burası Albert Einstein'ın genel göreliliği anlattığı ilk salonlardan biriydi (49.5). Ne yazık ki bizim gezdiğimiz sırada burası ziyaretçi kabul etmiyordu. Salonun fotoğraflarını çekmemize de izin verilmedi. Ancak kapıyı aralayıp içeriye bakabildik. Ders anlatacak veya sunum yapacak kişi için sahnede dinleyicilerden biraz daha yüksek bir platform bulunuyordu. Muhtemelen enerjinin korunumu prensibi anlatımı için sahnede tavandan sarkan bir top bulunuyordu. Sahnede bugünlerde daha az rastladığımız tebeşirle yazı yazılan bir kara tahta vardı.
49.5. Albert Einstein'ın genel göreliliği anlattığı salon.
Albert Einstein, bilim ve teknoloji alanlarında yaşanan gelişmelerin daha çok kişiye ulaşmasına önem veren bir bilim insanıydı. Kendine ve başkalarına ait bilimsel çalışmaları daha anlaşılır bir dille kitlelere duyurmaya çalıştığı birçok makalesi vardı. Einstein'ın 1914 yılı Nisan ayında Berlin'e taşındıktan kısa bir süre sonra Vossische Zeitung gazeteside genel görelilik üzerine halkın anlayacağı dilde bir makale yayınlamış olması da bu kişilik özelliğine bir örnektir. Friedrich Simon Archenhold, Einstein'ın 26 Nisan 1914'te gazetede yayınlanan bu makalesinden cesaret alarak onu gözlemevine bir sunum yapmaya davet etti. Einstein, Archenhold'un teklifini kabul etti; 2 Haziran 1915'te burada "Hareket ve Yer Çekimi Göreliliği Üzerine" (Über Relativität der Bewegung und Gravitation) başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Bu, Einstein'ın genel görelilik teorisi üzerine verdiği ilk sunumlardan biriydi ve nispeten kalabalık bir dinleyici kitlesi o gün onu dinlemeye geldi. Bu sunumdan birkaç ay sonra, 1915 sonbaharında ise teorisini yayınladı [6].
Archenhold için ise bu sunum hayatı boyunca muhtemelen hep özel bir yere sahip oldu. Kendisi de bu sunumdan önce genel görelilik üzerine makaleler yayınlamıştı. Sonrasında gözlemevinin kendi yayın organı ile ismi duyulmamış birçok araştırmacının genel görelilik teorisi üzerine makalelerini yayınladı. Fakat 1920'li yıllarda Yahudi düşmanı hareketlerle birlikte Einstein ırkçı grupların hedefi olmaya başladığında Archenhold gerçeğin bilinmesini kendisine bir görev bildi ve Einstein'ın genel görelilik teorisine katkılarını gözlem evinde verilen dersler, yapılan sunumlar ve çıkarılan yayınlarla duyurmaya çalıştı. Hatta giderek gerilimin arttığı bu ortamda, 1926 yılında, Einstein'ı bir sunum daha vermeye davet etti. Fakat Einstein bu defa bu daveti dostça ret etmek zorunda kaldı [6].
Archenhold 1931 yılında 70 yaşında görevinden istifa etti. Naziler 1933 yılında iktidara geldikten sonra aile üyeleri yavaş yavaş gözlemevinden atıldılar. Gökbilimci olarak yetiştirdiği iki oğlu mecburen İngiltere'ye göç ettiler. Archenhold'un eşi Alice ve kızı Hildre Theresienstadt toplama kampında hayatlarını kaybettiler. Einstein ise 1933 yılında Amerika'ya göç etti. İkinci Dünya Savaşı sona erdikten sonra Treptow Gözlemevi'nin ismi 1946 yılında Archenhold'un anısına Archenhold Gözlemevi olarak değiştirildi. Einstein da hayatı boyunca Archenhold'u hep iyi bir şekilde andı [2].
KAYNAKÇA
[1] Herrmann, D.B., "B.A. Gould and his Astronomical Journal", JHA, pp.98-108, 1971.
[2] Palmeri, J., Bolt, M., Biographical Encyclopedia of Astronomers Second Edition, Springer, UK, 2014.
[3] Johnston, A., Connor, R.D., Stephens, C.E., Ceruzzi, P.E., Time and Navigation: The Untold Story of Getting from Here to There, Smithsonian Books, USA, 2015.
[4] Voss, W., "H.C. Schumacher and the Observatory at Altona", Journal of the Royal Astronomical Society of Canada, Vol. 46, pp.22-23, 1951.
[5] Hoffmann, G., "Heinrich Christian Schumacher - Der Altonaer Astronom und die Vermessung", Hamburg Landesbetrieb Geoinformation und Vermessung, 2009.
[6] Hoffmann, D., Einstein's Berlin: In the Footsteps of a Genius, The John Hopkins University Press, USA, 2013.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder