Tarih 20 Ocak 2014'ü, saatler UTC 09:00'ı gösteriyordu. ESA (Avrupa Uzay Ajansı) görev takip merkezinde olağanüstü bir sevinç hakimdi. Onlarca mühendis, önlerindeki monitörlerin etrafında kümelenmiş birbirlerine sarılıyor, ortalığa sevinç nidaları saçıyordu.
Coşkunun sebebi Rosetta uzay aracının başarılı bir şekilde uyandırıldığının anlaşılmasıydı. Peki uyandırılmaktan kasıt neydi? Bir uzay aracı nasıl ve neden uyutulurdu? Rosetta uzay aracı da neyin nesiydi?
Coşkunun sebebi Rosetta uzay aracının başarılı bir şekilde uyandırıldığının anlaşılmasıydı. Peki uyandırılmaktan kasıt neydi? Bir uzay aracı nasıl ve neden uyutulurdu? Rosetta uzay aracı da neyin nesiydi?
Tüm bu soruları bundan tam 10 yıl önce sormuş, ancak uzaydaki mesafelerin olağanüstü genişliği nedeniyle hem soruları hem de yanıtları unutmuştuk. 20 Ocak 2014, hepsini hatırlamamızı sağlayan tarih. 2004 yılında Rosetta isimli bir uzay aracı, Churyumov-Gerasimenko kuyrukluyıldızı üzerinde araştırma yapmak için ESA tarafından uzaya fırlatılmıştı. Dünya ve Mars'ın çekim gücünden faydalanarak yönlendirilen Rosetta, son 2 buçuk yılı aşkın süredir uykudaydı. Yani, 8 Haziran 2011'de ana bilgisayarı ve ısıtıcıları hariç tüm elektronik sistemleri enerji tasarrufu yapması amacıyla devre dışı bırakılmıştı. 20 Ocak 2014 ise, Rosetta’nın uykudan uyandırıldığı ve Dünya’ya, ESA merkezine sorunsuz bir şekilde çalıştığına dair olumlu sinyaller gönderdiği tarih oldu. Eğer bir aksilik olmazsa Rosetta, Kasım 2014’te kuyrukluyıldıza varacak ve 10 Kasım tarihinde de Philae adlı iniş modülünü kuyrukluyıldızın yüzeyine bırakacak (38.1). Bu sayede bugüne kadar haklarında onlarca teori duyduğumuz, ancak hiçbirini yakından görme fırsatı bulamadığımız kuyrukluyıldızların yapılarına, atmosferlerine ve hareket esaslarına dair ayrıntılı bilgiler ve görüntüler elde edebileceğiz [1].
Peki bu keşif aracının adı neden Rosetta? Rosetta, adını antik Yunan ve Mısır medeniyetlerine ait yazıtların çözülmesinde kilit bir role sahip olmuş olan Rosetta Taşı'ndan alıyor (38.2). Napolyon güçlerinin Mısır’ı işgalinin ardından Fransız askerleri tarafından tesadüfen bulunan Rosetta Taşı, Antik Mısır’ın hiyeroglif yazıları ile antik Yunanca tercümelerini üzerinde barındırıyordu. Taşı inceleyen ünlü dil uzmanı Jean-François Champollion, o güne kadar ne anlama geldikleri hakkında ancak fikir yürütebildiğimiz hiyeroglif yazılarını tamamen çözerek Antik Mısır’ın tüm gizemlerine ulaşacak kapıyı araladı. Rosetta da bir bakıma aynı işlevi görecek ve bizlere belki de yaşamın kaynağı olan kuyrukluyıldızların gizemli dünyasının kapılarını aralayacak.
KAYNAKÇA
[1] Ferri, P., Accomazzo, A., Hubault, A., Lodiot, S., Pellon-Bailon, J., Porta, R., "Rosetta enters hibernation", Acta Astronautica, 79, pp. 124-130, 2012.
[2] The Rosetta Stone in the British Museum, Hans Willehaert, CC-BY-SA-3.0, 21 Kasım 2007.
KAYNAKÇA
[1] Ferri, P., Accomazzo, A., Hubault, A., Lodiot, S., Pellon-Bailon, J., Porta, R., "Rosetta enters hibernation", Acta Astronautica, 79, pp. 124-130, 2012.
[2] The Rosetta Stone in the British Museum, Hans Willehaert, CC-BY-SA-3.0, 21 Kasım 2007.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder