25 Eylül 2011 Pazar

12) Gökbilim Forumu ve Bir Yıldız Partisi

Geçenlerde üniversiteye uğradığım bir gün gördüğüm insanlara astronomi ile ilgili kimseyi tanıyıp tanımadıklarını sordum. Lisanstan mezun olan bir arkadaşımızın bu konuda epeyi bilgili olduğunu, hatta makine mühendisliği fakültesinde önceki sene konuyla ilgili bir sunum bile yaptığını öğrendim. Onu hemen Facebook'tan bulup temasa geçtim. Bir astronomi kulübüne dahil olduğunu, kulüp üyelerinin de düzenli olarak buluştuklarını ve yıldız partisi verdiklerinden bahsetti.

Bir yıldız partisi (star party) astronomi ile ilgilenen, gökyüzü gözlemi yapan insanların uygun hava koşulları olan bir gece buluşması, teleskoplarını, dürbünlerini getirmesi ve birlikte gözlem yapmaları olarak tarif edilebilir. Yıldız partileri yurtdışında, özellikle Amerika'da oldukça yaygın. Elbette oralarda neredeyse her mahalleye bir astronomi kulübü düştüğü söylenebilir. Hatta astronomi ile ilgili internet sitelerinde "aklınızda hala bu konuyla ilgili bir soru varsa yerel astronomi kulübünüzle iletişime geçin" gibi bizlere oldukça uzak, onlar içinse son derece doğal olan bir hatırlatma yazısı ile sıkça karşılaşıyorum.

Arkadaşım beni 25 Eylül 2011 tarihinde Ağva'da yapılacak olan bir yıldız partisine davet etti. Hatta gözlem alanına da beraber gitmeyi teklif etti ama bu nazik teklifini kabül etmedim. Gözlem alanı İstanbul'un ışık kirliliğinden uzak, Ağva'da bir orman yolu üzerindeydi (12.1). İlk kez bir yıldız partisine gidecektim. Yolculuk sırasında arabası kalabalık olabilir, o gün bir işim çıkar ve geç kalabilir, gittiğimiz yerden erken ayrılmam gerekebilirdi. Kimsenin huzurunu bozmak doğru olmazdı. Zaten en başta kendi huzurumu düşünmem gerekirdi.

 
12.1. Etkinliğin gerçekleştiği konum.

Parti günü yola ancak akşam 21:00'da çıkabildim. Gözlem alanını kolayca buldum. Ağva'ya giden orman yolunda yirmi kilometre kadar ilerledikten sonra arkadaşımı aradım. Gökyüzüne tuttukları lazer ile bana bulundukları yeri işaret ettiler. Zifiri karanlıkta o dağ yolundan çıkıp bir de arabayla garip bir toprak yol üzerinde lazer ışığının geldiği yöne doğru ilerledim. O sırada gruptan biri yola çıktı ve sert bir mizaçla "ışıkları söndür! ışıkları söndür!" diye bağırdı. Gözlem alanının iyice içine girmiş olmalıydım (12.2). Muhtemelen gözlem alanındaki insanların gözleri karanlığa iyice alışmıştı ve farlarımla etrafı şıkır şıkır aydınlatıyordum. Arabayı park ettim ve dışarı çıktım. Gözlerim daha karanlığa tam olarak alışmamıştı ama gökyüzüne baktığım anda hayatımda o ana dek hiç görmediğim bir manzara ile karşılaştım. Hayatımda ilk defa Samanyolu'nu gördüm!

12.2. Gökbilim Forumu etkinliğinin gerçekleştiği alan.

Yaşadığım hayatı sorguladım... Işık kirliliği olmadığını düşündüğüm yerlerde bile yıldızların bu kadar çok, gökyüzünün bu kadar temiz olduğunu hiç hatırlamıyorum. Hele ki Ülker yıldız kümesini ve Samanyolu'nun bulutsusunu çıplak gözle bu kadar net görebilmeyi beklemiyordum. Bu manzarayı görmeden insan nasıl olur da bir kaç yüzyıl öncesi hakkında fikir yürütebilir ki? Işıklandırmanın olmadığı, kalabalık şehirlerin kurulmadığı, gökyüzünün kutsallığını kaybetmediği yüzlerce yılı şehirlerimizin tepesine çökmüş olan yapay ışık kafesinin altında anlayabilmemiz mümkün değil. Kim bilir başka hangi koşullara uyum sağladığımız için geçmişi yanlış değerlendiriyoruz.

Karanlığa iyice alıştıktan sonra insanları seçmeye başladım. Yaklaşık otuz kişiydik. Dört tane teleskop getirilmişti. İlk defa bir yıldız partisine gittiğim için kendi teleskopumu götürmemiştim. Gelenlerin hepsi canayakın insanlardı. Hatta birileri tedbirli davranmış ve yanlarında çay, kahve, kurabiye getirmişlerdi. İkramda bulundular. Öğrendiğim kadarıyla yıldız partilerinde katılımcı sayısı da her defasında artmıştı. Katılımcılar astrofotografiden ziyade gözlem amaçlı gelmişlerdi. Aslında bu çok doğal çünkü kalabalık bir ortamda çalışma yapmak pek kolay olmazdı.

Gelenlerden biri getirdiği bir kamerayı oradaki bir teleskopla denemek istedi. Jüpiter'in bir kaç pozunu aldı. Oldukça başarılı bir görüntü elde etti. Bu olay zaten bütün grubun ilgisini çekmiş, sonuç da herkesi yeterince tatmin etmişti. Ahmet Kale tarafından çekilen bu fotoğraf daha sonra Emre Can Alagöz tarafından işlenmiş ve son haline getirilmiş (12.3). Gecenin bundan sonraki bölümünde sadece gökyüzüne bakıldı ve sohbet edildi.

12.3. Etkinlikte Ahmet Kale tarafından çekilen Jüpiter fotografı.

Gece saat 02:00 gibi hava iyice soğumuş, nem yüzünden de teleskopların üstü sırılsıklam olmuştu. Teleskop sahipleri ekipmanlarını zarar görmesinler diye toparladılar. Eğlence bittiği için kamp yapmayacak olanlar vedalaşmaya başladı. Kalıp kalmama konusunda tereddüt ediyordum, o yüzden bir süre daha orada takıldım, manzaranın tadını çıkardım. Sonunda arabada uyuyup sabah trafiğe girmek yerine yola çıkmaya karar verdim.


Zifiri karanlıkta, bol virajlı orman yolunda gece araba sürmek kafa boşaltmak için birebirdi. Dönüş yolum boyunca tek bir arabaya bile rastlamadım. Aslında bu biraz da ürkütücüydü çünkü o ıssız yolda kalsaydım ne yapardım bilemiyorum. En yakın yerleşim birimine kilometrelerce uzaktaydım. Gene de bu yolculuk sayesinde kendimi çok iyi hissettim. Müziğin sesini kıstığımda cırcır böceklerinin seslerini duyabiliyordum. Bir süre dünyada kimsenin kalmadığını, yıllarca ıssız yollarda ilerlediğimi düşledim. Hayalet kasabaları ziyaret edecek, bir umut hayatta kalmış birilerini arayacaktım. Biraz sonra ise adamın birinin ağaçların arasından yola atladığını hayal ediyordum. Korku, heyecan, dinginlik, hepsi birbirine girmişti. Dönüş yolculuğum da en az yıldızlara bakmak kadar eğlenceliydi. Şile'den itibaren tekrar şehre geldiğimi hissetmeye başladım. Şehrin ışıkları arttıkça hayal aleminden ayrıldım. Gece 03:30 gibi eve varmıştım.

13 Eylül 2011 Salı

11) Copernicus Krateri Fotografı

Genelde astrofotografi alanına giren bir fotograf için kullanılan teleskop, ekipman, kamera, pozlandırma süresi, fotografın çekildiği tarih, fotografın çekildiği konum, fotografın makyajlanmasında kullanılan yazılım bilgileri paylaşılıyor. Çektiğim fotografların pek anlam ifade etmediğini düşündüğüm için bu bilgileri paylaşmaya gerek duymadım, oysa birilerine anlam ifade edebilir. Belki ileride bu fotografı (11.1) nasıl çektiğimi hatırlamak istersem kendime de faydası dokunabilir.

11.1. Kepler ve Copernicus kraterleri.

Bu fotografın bilgilerini yazmam gerekirse:

Teleskop: Celestron NexStar 5SE
Ekipman: -
Kamera: Nipon 1.25" dijital mercek
Pozlandırma süresi: -
Tarih: 13.09.2011
Konum: İstanbul
Yazılım: Paint.Net

11 Eylül 2011 Pazar

10) Dolunay Fotografı

Geçenlerde teleskopun üç yıldız ayarını yapamamıştım. Bir de üstüne kullandığım pillerin ömrü bitmiş, gecem yarım kalmıştı. Bu defa hazırlıklıydım ve teleskopu bir güç kaynağı ile besledim. Gene ayar sırasında tüm adımları dikkatle tekrar etmeme rağmen başarısız olunca biraz internetten nerede yanlış yapıyor olabileceğime baktım. Bu sorunu bir tek ben yaşıyor olamazdım. Üstelik ilk günler böyle bir problem yaşamıyordum da. Problem çok basitti. Tarih Amerikan standartlarına göre önce ay sonra gün olarak girilmeliydi, oysa son günlerde bunu unutmuş ve tarihi önce gün, sonra ay olarak girmeye başlamıştım. Tarihi doğru girince teleskopu sorunsuz bir şekilde ayarlayabildim.

Sonunda Ay'ın dolunay halinin bir fotografını Güneş batmadan çekebildim (10.1). Profesyonel bir astrofotografçının sayfasında böyle bir fotograf görmüştüm ve o günden beri bunu yapmayı istiyordum. En azından imkanlarımla ben de böyle bir fotograf çekebilirim diye düşünüyordum. Onun çektiği fotograf kadar yüksek çözünürlük elde etmem mümkün değildi ama gene de sonuçtan memnunum. Böyle bir pozun Ay'ı ait olduğu yerde, gökyüzünde daha güzel betimlediğini düşünüyorum.

10.1. Gündüz vakti dolunay.

Bu fotografın üzerinde biraz oynadım. Öncelikle mercek kullanımından kaynaklanan ters görüntüyü bir Ay haritasına göre doğru şekilde düzelttim. Kontrastı ve keskinliği arttırdım. Sonuçta çok daha fazla ayrıntının göründüğü bir fotograf elde ettim (10.2).

10.2. Makyajladığım fotograf.

Bu sırada bir süredir dilediğim bir olay gerçekleşti, elektrikler kesildi! Böylece bulunduğum bölgede zaten az olan ışık kirliliği tamamen ortadan kalkmış oldu. Fakat dolunay etrafı o kadar çok aydınlatıyordu ki aslında ışık kirliliğinin dolunay varken çok da etkili olmadığını farketmiş oldum. Sanki tepemde kocaman bir ampul yanıyordu.

10.3. Ay'ın denizler bölgesi.

Gecenin ilerleyen saatlerinde biraz daha küçük bir mercek kullanarak Mare Serenitatis (Huzur Denizi), Mare Crisium (Buhran Denizi) ve Mare Fecindutatis (Bereket Denizi) görüntüleyecek şekilde birkaç fotograf çektim (10.3). Bu fotograf üzerinde de biraz oynayarak detayların daha algılanır hale gelmesini sağladım. Birkaç on yıl önce olsa muhtemelen "Ay'ın üzerinde dehşete kapılmış bir insanın suratı var!" diye şaşırırdık.

3 Eylül 2011 Cumartesi

9) Büyük Kepçe ve Svastika

Kendimizi ışık kirliliği hiç olmayan, Samanyolu (Milky Way) ve birçok etkileyici gökcisminin çıplak gözle görülebildiği, insanoğlunun en aciz olduğu antik çağlarda farzedelim. Genç yaşta yırtıcılara av olan, basit bir enfeksiyondan dolayı ölen, besin bulmakta zorlanan, çağresiz insanları düşünmeliyiz. Küçük grupların verimli topraklarda yerleşik düzene geçtiği, toplayıcı-avcı insan topluluklarının kaynaklarını tükettiği topraklardan mecburen göç edip durduğu binlerce sene. İşte bu insanlar bir umut aczlerine çağreyi gökyüzünde arıyorlardı. Güç, amaç ve ölümsüzlük arayışlarında bir cevap peşindeydiler. Hayvanlara, denizlere, gökyüzüne, doğaya baktılar.

Hayat veren, onları soğuktan koruyan, ekinlerini büyüten Güneş'in bir senede tamamladığı periyodik bir hareketi olduğunu farkettiler. Mevsimlerin değişimini, birbirleriyle olan sıra ve ilişkisini anlayıp hayatlarını ona göre şekillendirdiler. Ve elbette doğadaki sürekli değişimin, doğumun ve ölümün, savaşın ve barışın, gecenin ve gündüzün aksine tüm yıldızların sabit bir noktanın etrafında döndüğünü farkettiler.

9.1. Polaris ve Büyük Ayı.

Günümüzde bu noktanın üzerinde Polaris adlı yıldız bulunmaktadır ve bu yüzden bu yıldız Kuzey Yıldızı olarak da adlandırılır. Kuzey Yıldızı'nı gökyüzünde kolayca bulabilmek için onu işaret eden Büyük Ayı (Ursa Major) yıldız takımını kullanırız (9.1).

9.2. Dönüş eksenindeki sapma.

Ancak dönüş ekseninin üzerinde her zaman Polaris yoktu. Dünya'nın Güneş etrafında gerçekleştirdiği dönüşün yörünge düzlemi yirmi altı bin senelik bir döngü içerisinde açısal değişime uğrar (9.2). Bu da dönüş ekseninin farklı bir noktaya kaymasına sebep olur. Bu sapma farklı zamanlarda farklı yıldızların Kuzey Yıldızı sıfatını almasını sağlar. Örneğin bundan on iki bin yıl sonra Vega'nın Kuzey Yıldızı olması beklenmektedir.

9.3. Büyük Ayı'nın Polaris çevresinde mevsimsel hareketi.

Büyük Ayı'yı oluşturan yıldızlar da kuzey yarımküreden görülebilen diğer tüm yıldızlar gibi Kuzey Yıldızı'nın etrafında dönerler. Elbette bu yıldızlar da diğer tüm yıldızlar gibi ancak geceleri görünür oluyorlar. Görünür oldukları süre zarfında da Kutup Yıldızı etrafında gerçekleştirdikleri turlarının ancak bir bölümü izlenebiliyor. Tam turu gözlemleyebilmek için Büyük Ayı'yı bir sene boyunca geceleri izlemek gerekiyor. Bu hareketi kayıt altında tutan antik çağların gözlemcilerinin mevsimler ve Büyük Ayı arasında bir ilişki kurmuş olabilecekleri ve svastika sembolüne ulaşmış olabilecekleri düşünülüyor (9.3).

9.4. Nazi Partisinin ve Nazi Almanyası'nın bayrağında svastika.
 
Svastika hakkında daha yaygın olarak bilinen yorumlama ise Naziler tarafından benimsenen bir mite dayanmaktadır. Bu mite göre kuzey kutbundan Avrasya kıtasına ari bir ırk yayılmıştır. Bu ari ırkın sembolü saat yönünde dönen svastikadır ve Altın Güneş'in Tekeri (Wheel of the Golden Sun) diye adlandırılır. Bu sembol Güneş'in Dünya'nın etrafında dönüşünü, dolayısı ile ışığı, yaratılışı, doğumu ve gelişimi temsil eder. Naziler tarafından kullanılan ve saatin tersine dönen svastika ise insanın bu ari ırka dönüş çabasıdır (9.4). Bu sembol ise Karanlık Güneş'in Tekeri (Wheel of the Black Sun) olarak adlandırılır ve insanın politik iktidar mücadelesini temsil eder [1]. Nitekim bu politik iktidar mücadelesi insanlığın en büyük utancı olan ikinci dünya savaşı ile sonuçlanmıştır.

KAYNAKÇA

[1] Godwin, J., Arktos: The Myth of the Pole in Science, Symbolism and Nazi Survival, Adventures Unlimited Press, 1996.

2 Eylül 2011 Cuma

8) Hilal Evresinde Bir Ay Fotografı

Bu defa Ay'ı kaçırmamak için akşamüstü aklım hep gökyüzündeydi. Güneş batmadan bir poz alabilmek güzel olur diye düşünüyordum. Akşam yemeği sırasında Ay'ın gözlem için uygun bir pozisyonda olduğunu fark ettim. Yemekten kalkana kadar biraz sallanmış olmalıyım ki teleskopu çıkarıp kurana kadar Güneş neredeyse batmıştı. Gene de Ay'ın hilal evresinde fotografını çekmek farklı olacaktı. Zaman kaybetmemek için teleskopun ayarlarıyla uğraşmadım ve doğrudan Ay'a yönlendirdim. Aşağıdaki fotografı çekmek için 25mm oküler kullandım (8.1).

8.1. Çektiğim hilal evresindeki Ay fotografı.

Karanlıkta kalan bölümle aydınlıkta kalan bölümün ayrıldığı yerden de bir fotografını çekmek için 12.5mm oküler kullandım (8.2). Bu defa Ay'ın kuzeydoğusunda kalan Mercurius krateri daha net çıkmıştı.

8.2. Ay'ın 12.5mm oküler ile fotografı.

Fotografların üzerinde biraz oynamanın faydası olduğunu gördüm. Fotografların keskinlik, aydınlık, ton değerleriyle oynadığımda detaylar daha görünür hale geliyor. Çektiğim fotografların üzerinde değişiklik yapabilmek için Ubuntu'da Gnome, Windows'ta ise PaintNet kullanıyorum. Bu işlemler için astrofotografçılar epey zaman harcıyorlar, şimdilik o kadar iddialı olamayacağım. Birçok fotograf çekip onları üst üste işleyerek çok daha net fotograflar elde edebiliyorlar. Şimdilik bir fotograf makinesi bile almadığım için bu konuyla ilgilenmiyorum.

Güneş tamamen battıktan sonra yıldızlar göründü. Bir önceki gece bir türlü eşleştirme ayarlarını (alignment) doğru yapamamıştım. Bu defa sakin kafayla tüm adımları tek tek kontrol etmeye karar verdim. Yaptığım her şey doğru gözüküyordu fakat ayarlamam bittiğinde teleskop gene abuk sabuk bir yöne döndü. Tekrar baştan başlayacaktım ki kumandanın ışığı yavaş yavaş karardı. Teleskopun pili bitmişti. Bugünlük daha fazla bir şey yapmamaya karar verdim, zaten yedek pilim de yoktu.

1 Eylül 2011 Perşembe

7) Yer Merkezli Evren Modeli

İnsan ömrü boyunca yıldızların konumları ve hareketleri değişmez gözükürler. Dünya kendi ekseni etrafında döndüğü için tüm gökcisimleri de Dünya'nın etrafında dönüyor gibi algılanır. Serbest bırakılan tüm objeler de yere düştüğü için antik çağlardan beri evrenin merkezinin Dünya olduğuna inanılırdı. Ne zaman ki Nicolaus Copernicus (1473-1543) Gökcisimlerinin Döngüsü Üzerine kitabında Güneş'in evrenin merkezinde olduğunu öne sürdü. O tarihten itibaren evren hakkında bildiğimiz her şeyin yalanlar üzerine kurulu olduğunu anladık. Teleskopun 17. yüzyılın başında icadı ve uzay gözlemlerinde kullanılmaya başlamasından sonra evrendeki yerimizi ve gökcisimlerini öğrenmeye başladık.

Bu konuya ilgi göstereceğini bildiğim birkaç arkadaşımı gece gökyüzüne bakmak üzere davet ettim. Öncesinde yemek yemek üzere dışarı çıktık. Gece yarısına doğru teleskopu alıp dışarı çıktığımızda Ay görünürde yoktu. Daha geç bir saatte çıkacağını tahmin ederek hemen Google Skymap'i açtım. Ne yazık ki Ay hiç beklemediğim bir konumdaydı! Daha önce de yaptığım bir acemiliği tekrarlamıştım. Ay çoktan doğmuş ve batmıştı. Bu ihtimali düşünememiş olduğuma kızdım.

Aksilikler bununla da bitmedi. Teleskopun konum ayarları ile ne kadar uğraştıysam da bir türlü doğru yapamıyordum. Hizalama işlemini bitirdikten sonra emin olmak için Jüpiter'e yönelmesini istediğimde hiç alakası olmayan bir yöne dönüyordu. Sonunda pes ettim ve teleskopun bilgisayarını kullanmamaya karar verdim. Arkadaşlarımla bir yandan uzay gözlemi üzerine sohbet ettik bir yandan da teleskopla rastgele gökyüzüne baktık.

Teleskopla yıldızlara baktığınızda gökkürenin çok daha hızlı hareket ettiğini fark edersiniz. Gece boyunca Kuzey Yıldızını takip ederseniz onun sabit durduğunu, diğer tüm yıldızların ise onun etrafında döndüğünü fark edersiniz. Bunun sebebini anlayabilmek için tüm yıldızların bir kürenin iç duvarına yapıştırıldığını düşünün. Kendinizi de bu kürenin tam merkezine yerleştirin. Kutup Yıldızı işte bu kürenin dönüş ekseninin ucundaki yıldızdır (7.1). Bu küreyi döndürdüğünüzde dönüş ekseninin küreyi kestiği noktada bulunan yıldız sabit duruyor gibi gözükür. Yerleştirdiğiniz diğer tüm yıldızlar ise bu yıldızın etrafında dönüyor gibi gözükürler.

7.1. Gökkubbe üzerinde Kutup Yıldızı.

Aslında böyle bir anlatım yolunu seçerek yüzlerce yıl kabul görmüş olan yer merkezli (geocentric) uzay modeline göre Kutup yıldızını anlatmış oldum. Yer merkezli modele göre Dünya merkezdedir ve diğer tüm gökcisimleri ise Dünya'nın etrafında dönmektedir. Çıplak gözle görülebilen yedi gökcisminin (Ay, Güneş, Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter, Satürn) dışında diğer tüm yıldızların aynı gökkubbe üzerinde, Dünya'ya eşit uzaklıkta bulundukları kabul edilirdi. Bu yedi gökcisminin farklı kabul edilmesinin sebebi ise onların diğer tüm gökcisimlerinden farklı hareket ediyor olmalarıydı. Böylece neredeyse gökyüzündeki tüm yıldızların hareketi bir küre ile açıklanabiliyordu. 

Arkadaşlarıma biraz Jüpiter'i gösterdim. Gördükleri manzara karşısında oldukça etkilendiler. Bir süre Jüpiter'in bulutlarını inceledik. Onlara Jüpiter dönüyormuş gibi geldi. Oysa Dünya'nın atmosferindeki türbülanstan dolayı görüntü her zaman olduğu gibi hafifçe dalgalanıyordu.